Bize Ulaşın
Mollahüsrev Mh. Taştekneler Sk. No:12
Süleymaniye Fatih/İstanbul
0216 305 04 36

Zilhicce Ayının İlk On Gününün Önemi

shutterstock_704843083
Zilhicce ayının onuncu günü kurban bayramı, bir gün öncesi ise arefedir. Bayram günü, arefe ve ondan önceki sekiz gün hakkında Peygamber (A.S.) şöyle buyurmuştur: “Hiç bir gün yoktur ki, o günde yapılan salih amel, bu (zilhicce ayının ilk) on gününde yapılan amelden Allah’a daha sevimli gelsin. (Buhari, Ebu Davud)
Her gününün orucu bir yılın orucuna, her gecesinde kalkılıp (ibadetle değerlendirilmesi) kadir gecesinde yapılana denktir.” (Tirmizî)
Arefe günü için Efendimiz (A.S.) şöyle buyurmuşlar: “Arefe günü oruç tutmak, Allah’tan öyle ümit ederim ki bir önceki ve bir sonraki seneye keffaret olur.” (Müslim)
Hacca gidenler için arefe günü oruç tutmak müstehap görülmemiştir. Çünkü Abdullah ibn Ömer (R.A.) şunları söylemiştir: “Ben, Nebi (A.S.), Ebu Bekr, Ömer ve Osman (R. anhum) ile hacc yaptım. Onlardan hiç biri arefe günü oruç tutmadı. Bunun için ben de o günde oruç tutmam, oruç tutulmasını emretmem ve oruç tutanı da alıkoymam.” (Nesai, Tirmizî)
Resulullah (A.S.) Efendimiz Ramazan ve Kurban bayramı günlerinde oruç tutulmasını yasaklamış, teşrik tekbirlerinin getirildiği Kurban bayramından sonraki günler için ise şöyle buyurmuştur: “Teşrik günleri, yeme içme günleridir.” (Müslim) Bundan dolayı Ramazan ve Kurban bayramlarının ilk günlerinde ve Kurban bayramını takip eden üç günde (toplam beş günde) oruç tutmak tahrimen mekruhtur.
***
Bayramı bayram yapabilmek, her ânımızı bayrama çevirebilmek, bayramı yılda iki kez değil, her hafta yaşamakla mümkündür. Ramazan ve Kurban bayramlarında bayramı yaşıyor olmak kolaydır. Cuma gününün bayram olduğunu buyuran (Beyhakî, 3/243) Peygamber Efendimiz s.a.v.’in her Cuma ashabıyla birlikte yaşadığı bayram heyecanını günümüzde de hissedebilmek herhalde daha zordur.
O halde yüreğimizde biriktirilmiş iyi duygularımızın, ilahi coşkularımızın dışavurumunu gerçekleştirmeliyiz ki, hüzünlü gönüllere, yaşlı yüzlere derman olabilelim. Yüreğimiz aynı ideallerden doğan heyecanlarla çarpmadıkça, kardeşlerimizin gözyaşları dinmedikçe nasıl bayramı bayram gibi kutlayabiliriz ki? Geride bıraktığımız buruk, kederli yüzlerle, çare aramadığımız dertlerinden dolayı ağlamaktan kızarmış, şişmiş gözlerle Rabbimizin huzuruna bayram edasıyla hangi yüzle varabiliriz ki?
İnsanlarla birlikte aynı heyecanı yaşayabiliyorsak, hüznün içine bir tebessüm yerleştirebiliyorsak, yorgun yüreklere hakikatle bezenmiş zarif cümleler sunabiliyorsak…
İşte o zaman hayatın karmaşası içinde ilahi bir bayram nefesi alabiliriz demektir. İşte o zaman bayram, kendimizin ve dünyamızın kirlerini örten bembeyaz kar gibi olacak, olup biten her şey bir anda unutulacak ve böylece bayramla güzelleşebileceğiz.

Sitemiz daha iyi kullanıcı deneyimi vermek için çerezler kullanmaktadır.